‘’Izdıraplara mızrapla
eşlik etmekse eğer mesele, yerleştir dizlerinin üzerine de başla yüreğime
dokunmaya ince ince..’’
Zamanında küçük bir odanın
duvarını süslerken saz arkadaşlarıyla şimdi siyah bir çanta içinde odanın en uç
köşesinde, tozlandıkça tozunu aldığım, arada içinden çıkarıp tozunu attığım..Çocukluk
yıllarımın en ‘’derin,en mütehassıs en pek kadim’’ hatırası..
Titrek parmaklarımın,
ürkek dokunuşu ile hayat bulan notalar eşliğinde mızrapı her vuruşumda, göğüs
kafesinden yükselen sesin kulağıma kadar
ki yolculuğu işte beni benden alan.
Ben seviyorum bu sesi,seviyorum
makamın ince ince geçişlerini, seviyorum aşkı yaşarken tele yumuşak dokunmayı,
ayrılırken teli ağlatmayı seviyorum..
Ben çalıyorum,
Hüzzam bakışlarıyla gönül
alan delikanlının kızdığı zaman ki o çattığı kalem kaşları için çalıyorum..Kıvrak bir
raksın eşliğinde,sevdiğinin kollarında tek silahı anlamlı gözleriyle ‘’ona’’
bakan saf güzel kız için çalıyorum..Yanarken yandığını bilemeyen,kanarken
kanadığı yarayı saramayan o acılı ‘’aşık’’ için çalıyorum. Sonbahar dökülürken
zamanın koynundan, yüreğinde kokulu bir şarkı ile dalgalanan saçlarını savuran
kız için çalıyorum.Yüreğinin bam telinde, sokulurken nefesi göğüsüne defalarca
sevdiğini söyleyen kişi için çalıyorum..
Şimdi yeniden hayat
bulacak ellerimde..
Yine yeni yeniden kanunum hem
çalacak hem derdini anlatacak..
Nihavend ile başlayan
aşkımın hüzzam’a geçiş arifesinde..