Tören yerine nefes kesici okyanus
manzarasına bakan çarpıcı bir kemer ağaç öncülük ediyor..Davetlilerin elinde
zarif desenler ile süslenmiş zarflar içerisinde,kabartmalı kağıtlar,ve deniz
kabukları ile detaylandırılmış davetiyeler ...klasik bavul üzeri servis edilen kenarlarında isimlerinin
yazdığı ufak kartların iliştirildiği şeker rengi limonataları alıyor,ve
yerlerine geçiyorlar ,hayalimizdeki gibi''bizimle ferahlıyorlar'' ...
Fransız Danteli ve köpüklü inci ile
hayat bulmuş bir diamante gelinlik üzerimde,o yolda ''La vie en rose''
eşliğinde yürürken,ve nostaljik rüzgarlar eserken davetliler hangi tarihte
olduğumu nasıl unutabilir? diye düşünüyorum..elime aldığım eflatun rengi
ortancaları atacağım zamanı düşünüp, bugüne kadar katıldığım düğünlerde kaç
çiçeği yakaladığımı hatırlıyorum ve işte sıra bende..Eski çalar saatler ve
lambaderlerin süslediği masalarda tarih yazılı şarap mantarları , aşkı,sadakati
ve tevazuyu simgeleyen mavi renkte kurutulmuş çiçekler,lavanta kokulu bembeyaz
örtüler etraflarında pembe kırmızı sarı kurdelalar bağlanmış
sandalyeler..aralarından yürüyorum,kemere yaklaşıyorum..aile yadigarı bir
mücevher kutusu açılıyor ve yılların izlerini üzerinde taşıyan renkli
taşlar ile bezenmiş bronz gotik tarzı mine bir yüzük parmağımı
süslüyor..en anlamlısı geçmişimi ''geleceğim'' ile mühürleyeceğim o
öpücük ile irkiliyorum..
Krem ve şeftali renkli bir düğün benimki ; 7 harfli...Aşkın şifresi ise nostaljik detaylarında gizli...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder